
İdeal bir dünyada aslında, insan haklarının yanı sıra kadın haklarını veya çocuk haklarını tartışmaya gerek yoktur. Çünkü insan hakları erkek veya kadın olsun, çocuk veya yetişkin olsun, herkes için geçerlidir. Ama gerçek hiç de öyle değil.
İnsan haklarının yer aldığı ilk belge Magna Carta’dır.Magna Carta büyük ferman anlamına gelir. Büyük Özgürlük Fermanı olarak isimlendirilen bu İngiliz belgesi, 1215 yılında imzalanmıştır. Bu belge ile kralın yetkileri ilk defa kısıtlanmış ve halka bir takım hak ve özgürlükler verilmiştir. 1789 Fransız ihtilali sonrasında yayınlanan ünlü İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi ile de insan hakları resmiyet kazanmış olmaktadır. Son olarak 1949 yılında Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile insan hakları bütün insanlığın gündemine girmiştir. Burjuvazinin gelişmesine paralel olarak insan hakları genelleşmiş ve bütün insanlığın ortak kazanımı olmuştur.
Kadınların konumuna gelince. Kadınlar çok uzun yıllar insan haklarından eşit olarak yararlanamadılar. Aslında bugün de bu durum devam etmektedir. Kadınlar tarih boyunca, hiçbir zaman erkeklerle eşit kabul edilmediler. Bu eşitsizlik toplumdan topluma, veya zamana göre farklılıklar gösterse de temelinde aynı kalmıştır.
Kadınlar ve erkekler arasında biyolojik olarak fark var ancak bu kendi başına bir eşitsizlik ilişkisi içermez. Bu farklılık, daha çok toplum ve kültür içinde hiyerarşik bir farklılığa dönüşmüştür. Kadınların bu şekilde erkeklere göre ikincil durumda sayılması, onların insan olma haklarını da derinden etkilemiştir. Geçen yüzyılda bile kadın hakları hala tartışılan bir konuydı. Özellikle 1970’lerde hız kazanan feminist akım, toplumsal bir harekete dönüşmüş ve kadın hakları konusunda bilinçlenme ve duyarlık artmaya başlamıştır. Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni 1979 yılında üye ülkelerin imzasına açmıştır. Bu sözleşme ile uluslararası hukukta mevcut olan insan hakları belgelerinin, kadın haklarına bir çare olmadığı ve bu konuda özel düzenlemelere ihtiyaç olduğu ve bir takım önlemlerin alınması gerektiği kabul edilmiştir.
Ancak bir nokta çok ilgi çekmektedir. Bütün insan hakları sözleşmeleri arasında, bu sözleşme en fazla çekince konulan bir belgedir. Ne yazık ki ülkemiz de çekince koyan ülkeler arasındadır. Bir kısım ülkeler ise bu sözleşmeyi imzalamamıştır bile. Bu durum dünya üzerinde erkek egemen anlayışın ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde kadın hakları konusundaki gelişmeleri şu şekilde özetlemek mümkündür:
- Kadınların siyasal haklarını savunmak için 1923 yılında Kadınlar Halk Fırkası isimli bir siyasi parti kurulmuştur.
- Türk Kadınlar Birliği Derneği 1924 yılında kurulmuştur.
- 1930 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını kazanmışlardır.
- 1933 yılında, muhtar ve ihtiyar heyetine seçme ve seçilme hakkını kazanmışlardır.
- 1934 yılında milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmışlardır.
- 1935 yılında kadınların seçme ve seçilme hakkını kullandığı ilk seçimler yapılmıştır.
- 1971 yılında ilk kadın bakan, parlamento dışından atanmıştır.
- 1986 yılında bir kadın milletvekili hükümette bakan olmuştur.
- 1994 yılında bir kadın ilk defa başbakan olmuştur.
- 1995 yılında kadınların mecliste temsil oranlarında küçük bir artış görülmüştür.
- 2002 yılında meclise 24 kadın milletvekili girmiştir. Kadın vekil oranı yüzde 4,4 olmuştur.
- 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde 18 kadın Belediye Başkanı olmuştur.
- 2007 yılında yapılan seçimlerde kadın vekil oranı yüzde 9’a ulaşmıştır.
- 2007 yılında yapılan seçimlerden sonra iki kadın milletvekili, Meclis Başkan Vekilliği görevini üstlenmiştir.
Bu gelişmeler memnunluk vericidir. Ancak kadın hakları konusunda alınacak daha çok yol bulunmaktadır.
© 2023, Tüm hakları saklıdır. İşte Kadın Derneği
İzzettin Çalışlar Cad. No: 44 / 6, Bahçelievler-İstanbul • info@istekadin.org.tr • 0212 502 42 34